Tanrı’nın aradığı sorunun cevabı…
Her gönülde bir şövalye veya kraliçe yatar,
Gönül işte; hayaller kurar
Yetinmez uçurtmalar uçurur,
Eklemeler yapmakla yetinmez kuyruğuna,
Özgürlüklerin sınır ötesine diker gözünü,
En ücra köselere gelmeceler, tohumlar eker çorak toprağa
Beklentiler gizemmiş çıkmaz sokaklara…
Aşk ve sevda dikenli yollar,
Sonraları dönüşür katı ve tuhaf duygu hallerine,
İçine çeker karadelikler misali,
Görünmez sırlar gizler bağrında,
Ne canlar aldı, nice kadın cinayetleri
Devinen sonu hep bilinmezliklerle dolu…
Aşk diyordu şair,
Kelimeler onu ifade edemiyor,
Mana satırlara sığmıyordu,
Bakışlar; kayıp birer ok,
Uğruna harcanan canların haddi hesabı yok,
Kayıp gizli hazinedir işte…
Asıl olması gereken ne?
Neden filmler iyi sonla bitmez?
Neden genel de hep ayrılık olmalı?
Neden bunca zorba ve hırçınlıklarla geçer eylemler?
Oysa bahsettiğimiz aşk;
Essiz ve yoğun,
Her hissedene göre farklı ve sonsuz bir güç,
Uzayan hayaller, tarifsiz masallar ve tarihe kazınmış hikayeler…
Kişiye göre derinlerde gizli, gün yüzü görmeyi bekler
Onun aşkı işte;
Sırça köşkün bahçesinde yetişen ender gül,
Kokusu aşkın mucizesi,
Görüntüsü akılları baştan alır,
Bir de keşfedilmeye görsün,
Günyüzü’nü gördüğü O an; tarifi ve anlatımı,
Tanrının aradığı sorunun cevabı olmalı!
Mehmet Aydemir 06.04.2021 saat 16:24 kayıp bir çift göze itafen…