Masa Akademi

Mehmet Aydemir

Kader I…

Bu kelime var ya bu kelime Konuyu nereden ele alsak bir muamma Sonu olmayan ihtimallerin başı Gerçeklikten uzak dersiniz… Oysa, Bir o kadar basit ve yalın bir anlatım Kimine göre alın yazısı, kimisine göre t-nrı vergisi Zaten geçen her anda olması gereken… Dur, Kelime var evet, Ama kelimenin karşılığı var mı? Hayatta Birçok kişinin kaderimi […]

Kader I… Read More »

Bilemezsin…

Bir gün, seni sevebilmeyi bırakmak Unutabilmek, mümkün diyorlardı Onca düşe yol vermek Geride kaldı demek, bilemezsin… Çünkü sen yaşamadım içimde Hissetmedim sıcaklı lığı O yoğunluk ve uzayan hayaller Bitti dediğimde; başlıyordu… Sevmek öylece bir duygu değil Paylaştıklarım var Bende değişen sonra sende değişen Bizden öte değişen Üreyen, üremekle kalmayıp çoğalan Anlatamadıklarım var… bilemezsin… İçimde kıpır

Bilemezsin… Read More »

“Gem vurulmayan kısrak, çatlayana kadar koşar.”

“Gem vurulmayan kısrak, çatlayana kadar koşar.” Günün ilk ışıkları sızanken pencereden, güne merhaba demek Kahvaltının ardında ayna ile vedalaşmak Bırakmak kendini Akdeniz’in serin sularına Sonra ısınmak kumların üstünde… Öğlen vakti gelir çatar Daha ne gördün ki “ne tadını alabildin günden” Söyle bir salaş meyhaneye gitmek lazım Birkaç duble devirip dünyayı kurtarmak… Çakırkeyif olunca sohbete dem

“Gem vurulmayan kısrak, çatlayana kadar koşar.” Read More »

Özgürlük susar… Tutku gri çalar

Önceleri sadece bir hevesti İnceden inceye işledi derinliklerine ruhumun Sonra bir meşgale oldu Dinmiyor etkisi esen rüzgârın Şahlanıyordu… Oysa şu an gem vurmak Bir süre rahvan koşmak Bir nefes almak derken Sürüklenmek… Bir yerden sonra sınır yoktur artık Ötesine geçmişlik alır seni girdabına Haz ve hisler sorgulanmaz Hep bir tık ötesinin kölesi olunmuş-luk Bir hapissindir

Özgürlük susar… Tutku gri çalar Read More »

Derinlik…

Kıyıya vuran ışıltılı dağlalar Birkaç adım sonra sığ suların içindeki yaşam Birkaç kulaç daha Bir tık öte de suyun yüze vuran turkuazın heybeti Açılmak gerek hissi Açıldıkça içinize yayılan O özgürlük… Özgürlük demişken, neden derin suları arar Güneş tam tepeden vurur, ışıtın yüreği Meltem eşlik eder suya ve sana Ayağının altı boş oysa Bir aksilik

Derinlik… Read More »

 Elçiye zeval olmaz…

Hepimiz insanız, hatalarımız olacak… Çok ince bir çizgidir Adına Kırmızı deriz… Öyle bir bamtelidir ki dil Kemiği yoktur… Öyle bir bamtelidir ki duygu Empati yapamaz… Usta ile çırak arasına girilmez derler İki kardeş Veya iki dost arasına… Lakin dünya bir nefeslik Bir sonrakini alamayacağız belki… Kırgınlıklar olur elbet Yanlış anlaşılmadıkça DOĞRU nasıl bulunur… Bir üstadım

 Elçiye zeval olmaz… Read More »

Gece sefiri kara…

Gece sefiri kara… Hem de ilk gün ışığına inat Neler mi gizler? Bilinmez Süren bir muammadır Neleri alır yatar koynuna… Bir de doğurur… Gece sefiri kara… Hem de ilk gün ışığına inat Can pazarı misali hain ve isyankâr Dalgaların içinden ışıldar Çimlerin arasında saklanır Ovanın üstüne çöker… Günahları örtercesine… Gece sefiri kara… Hem de ilk

Gece sefiri kara… Read More »

Bitti dediğinde başlar…

Bitti dediğinde başlar… Uzak Uzaklardan Çok uzaklardan Bir flütü üfleyen nefesten yayılır, yaşanmışlık yaşama… Ses titreşip karışırken atmosfere Hafızalardaki lezzetin tadı, düşer O gecenin kokusu, tüter Sevdalının ahenkli hareketleri, yitik Uyumun ötesinden bir ton… Uzak Uzaklardan Çok uzaklardan Getiriyor şimdi anıları… Kime göre, neye göresi yok Bir zihnim var, birde benim alt benliğim Yalın ve

Bitti dediğinde başlar… Read More »

Ötenazi…

Doğum her canlı için ilk varoluş sebebi Nefes almak, sonraları egoyu sunu yaratmak Koca bir yaşam var diyecek önünde İhtimaller denizin tadını tadacak, yetinmeyecek yaşayacak En alasından koca bir okyanus, gezmeye vakit yeter mi? Adına yaşam dediğin bir oyalamaca Bir meşgale, hem de çift taraflı keskin bir bıçak İki yüzü de bir amaçça hizmet eder

Ötenazi… Read More »

Yitik…

Bir yerlerde eksik Bir şeyler vardır kayıp Bir koca derinlik Gizlenir karanlık ile aydınlığın arasına… Çığlıklar sessiz Uyku sanki volta atar Özgürlük sığmaz kendi içine Uzar, uzadıkça küçülür… Dokunulmak ister Dokunulduğunda hissedilmek Dokunulduğunda gözle görülen Var olmak ister, sanki anlatacak bir nefeste… Suç ve ceza Kime göre, neye göre Kim koymuş bu kuralları, sonuç soyut

Yitik… Read More »

Tereddütlü bakışlar…

Hayal ile gerçek arası düşlerin, teredütlü Arınmak ister korkudan, imkansızdır Tutabilir misin cızılayan yanını?  Inceden bir isyan, nereden eser yel bilinmez Can dediğin nedirki… Düşlerin var Elbet hesapcızca geçer zaman dediğin… Karışık karma duygulardır, geçmiş ile gelecek  Üşüyen hislerdir, bedenin değil Bir başka acıdan bakamazsın, yalın olan andır Rol ise içinde olduğun durum Anlam yitirir

Tereddütlü bakışlar… Read More »

fatma gİrik

Ezo gözlüm…

Fıtratında vardı, dik durmak, adaleti savunmak Adaletin varlığı, umuttan doğan çocuğu Tanıklık etme! Dokun emeğe, sarıl dürüstlüğe Masumiyet gözlere yansır, haykırışlar orda hayat bulur Af etmek yürek ister… “yansımalı bakışa” derdi Ağlama ezo gözlüm… Yumma o güzel, boncuk menekşe gözleri… Gelecek anda şekillenir, “inanmadığın rolü oynama” İş “Elden gelmez deme” derdi, soyun, giy ve oyna

Ezo gözlüm… Read More »

Ötekilestirmek

Ötekileştirme…

İnsan çok acımasız bir varlık Neden mi? Gözleri olduğundan her şeyi iyi bilir… İnsan; dili vardır İstediğini söyler… İnsan kendini Kafdağı’nın tepesinde görür Neden mi? Bilmez ki doğarken de, ölürken de çıplaktır… İnsan egoları ile vardır… Doğru Egosuna yenilir, ama bunu asla kabul etmez… Ahkâm keser durur, Şöyleyim, böyleyim diye. Ama hiç o kişi olmamıştır…

Ötekileştirme… Read More »

HİLELİ

Hileli

 Düne dair ne varsa Bugüne dair ne varsa Yarına dair Yaşama dair Hatta bilim ve evrime dair; Hileli… “Oluş için sebep gerekliydi” dediler Varoluş adımları idi  nefes; günümüzde Olacaklar gölgesiydi oluşun, yansıyan Yani tüme varım hileli… Kusursuzluk bir deyim Kusursuz ne olabilir ki; terazinin varsa iki kefesi Denge ne kadar daha sürer Sürmeli mi? Kalmalı mı?

Hileli Read More »

Veda busesi…

Bir sen sığmadın şu Dünya’ya Bir de senin kendinde saklı düşlerin… Gün geldi kırıldın, sustun Gün geldi isyan ettin, baktın uzunca süre Hep bir anlam verdin, olmalıydı dedin… Ne hayallerin vardı oysa sınırsız Ufuk gıpta ile bakardı sana, sen ise ötesi sevdalı Renklerin uyumunu isterdin, takıştırıp yakıştırırdın Cümlelerin anlamı vardı sende, ona göre dinlerdin Afacanlık

Veda busesi… Read More »

Bilgisiz Farkındalık…

Doğan güneş ufuktan başını kaldırmıştı derler Oysa güneş hep aynı yerindedir Güneş ne batar, nede doğar Değişen dünyanın eksenidir… Aşk derince bir hissiyat Uğruna nice riskler aldıran Kimine göre, neye göre var Yokluğu; varlığı kadar halden anlamayan bir muamma… Yaşam hiçbir zaman durmayan Akışkan Değişken Evrimleşen Olgunlaşan ve hatta dibine düşen Bitti dediğinde yeniden başlayan…

Bilgisiz Farkındalık… Read More »

Özlenmek II…

Zaman acımasız değil, hiçbir zaman Zaman şahitlik eder, olacaklara Olmuşlar ise anılarda saklıdır, zihnin derinliklerine işler Özlemek / Özlenmek Göreceli kavramlardır… Kayıplarımız var, paylaştığından anıları Bölüştüklerimiz var, bir bütünü Ödeştiklerimiz var, içimize sığmadığından Birde hep eksiktir, hiç ulaşılmadığından… Özlemek / öz/lemden/dir Özel/dir bir bedene sığdığından… Özlenmek ise yüce kavram Öncelikle bir gönülde yer almak Sonra

Özlenmek II… Read More »

Adalet…

Bugün sana lazım diyenler, bilmez misiniz Ozan söylemiş “Gün gelir sana da lazım olur.” Diye… Adaletin olmadı yerde, türküler söylenmez ÖZGÜR Meyveler tatsız, dualar manasız, fikirler kayıp Düşünceler zincirlere vurulmuş, diller bağlanmış, Doğan güneş kırmızı, gün kara ve bulutlar ağlar şimdi… Adalet dil, din, ırk ve mezhep tanımaz Bugün doğuda Kürt, Alevi, Ermeni, Kuzeyde Laz,

Adalet… Read More »

Özlenmek I…

Gözü peklik değildi, özlemek Delikanlılık etmek ise hiç değil, eğer mertlik ise söylemek Haykırmak bazen çare değil Gözünden sakınmak / sahibi olduğundan… Tütüyor uzakta, hiç sönmediğinden Uzuyor bakışlar, hiç sanki geçmemiş zaman Asi hala, sorsan can bedenler ayrılmadığından… Dudaklar nemli ve ıslak / arada kuruyan Yürek içten içe sarmal / birde meraklı Bir girdap tek

Özlenmek I… Read More »

Ağlama duvarı ağladı…

İlklerin ve oluşların özüdür T-NRI; Mazideki yeminlerin yükü Şimdilerin içinde bulunduğu hal Çocuklarımızın gelecekteki gülüşleri Sondan önce sevişmelerin busesidir… Her kul affet der T-NRIYA; Kul hesap vereceğinden af dileyebilir Kul ağlar ve içten temizlenir günah ve kirden Lakin bakanlar ve başkanlar; Devlet ağlama duvarı değildir başta isen… Son yıllarda bir söylem çıktı ortaya Önüne gelen

Ağlama duvarı ağladı… Read More »

Kokusuz düşler…

Düşmüşlerdi bir kere dünyaya Kimimin zikrine, kiminin fikrine Akıl haykırırdı essiz ve nadide bir örnekçe sine. Düş çıplak hatta nü Hoyrat ve çılgın, dönüşmek istercesine Gem tutmaz ve özgürlükçü firari. Var olma hissiyatı Var olabilme ümidi Var olunca ortaya koyabileceğiz bir aşk adsız. Henüz ağlamamışken Henüz sana ninni söylenmemişken Henüz sen bir şeylere anlam verememişken

Kokusuz düşler… Read More »

Beyaz gömlek…

Tarihe bir not alalım, beyaz ton sesinden “Ey Türk gençliği” diyen Atamın… Ve SİZ ülkemin gençliği bilin Özgürlük için yola çıkıldığında; 19. Mayıs’ta Samsun’dan Cephe de Sırt sırta veren ecdadın Kurtuluş savasında dökülen kanlarımızda din, dil, ırk, mezhep ayırmadı… Bir notadır; Anadolu’yu uyandıran; o çığlık” Karaoğlan nirede HA evlatlar” diyen ananın Tarih toprağa yazar beyaz

Beyaz gömlek… Read More »

Emanete ihanet edilmez…

Kanar, inceden bir sızı Uzar, bulutların ötesinde hür Tükenmez, hasrettir inceden kar altında saklı Can işte, suskun ve mağrur bakar… Gözlerin kapanır, ben düşünürüm Gözlerin yeşil veya mavi bakar, ben düşünürüm Uzar bakışların, inceden ben düşünürüm Sen hayal edersin sevgiliyi, ben diye düşünürüm… Düş emanet, hiç bilmediğin sırların hazinesinin bir parçası Düşler bir yumak, hiç

Emanete ihanet edilmez… Read More »

Scroll to Top
Open chat
Merhaba,

Size nasıl yardımcı olabilirim?