Ömür…
Neler sığar koca bir ömre;
Hani dediğimiz gibi,
“Dün gibi hatırlıyorum.”
Sorarlar kişiye neyi diye,
“Hatıralar, düşlerimiz.”
Dünde olduğunu zannettiğin O;
“Anı haline dönüşmüş, yaşanmışlıklar.”
Aslında zaman bir bilmece, karanlık bir muamma
“Yaşadığın an itibari ile var olabileceğin.”
Nefes alıyorsan,
“Varsın, öyle ise yaşıyorsun.”
Kalbin artık ritim tutmuyorsa,
“Yoksun, öyle ise yaşamıyorsun.”
Ömür demek bu değil;
Ömür dediğin var olduğun süreye sığdırdıkların,
Biriktirdiğin düşler, çakıl taşları misali kıyıya vuran
Tuval ile fırça misali, her dokunuş bir anı
Ressam ile portre, sürekli birbirine bakan
Usta ile çırak gibi, her bir öğreti gelecek…
Gelecek demişken,
Ömür hiç bilmedi; yarın olacak mı?
Hatta akşam yemeğini yiyebilecek mi?
Bir güzel uykuya daha dalabilecek mi?
Sabah olup doğan güneşi görebilecek mi?
Ömür hep yarım,
Ömür hep eksik,
Ömür sıkışmış; başlangıç ile bitişin arasına
Ömür koşmakta olduğun yarış,
Ömür dediğin
“KOCA BİR ANI.”
Vakit nakittir,
Vakit varken,
Vakit bu vakit,
Vakit geç kalmadan,
“Yarat; AYNAYA düşmesini istediğin O düşü.”
Kapat şimdi gözlerini ve gör,
“Ömür” dediğin vazgeçebildiğin desem…
Mehmet Aydemir 15.03.2021 saat 12:15