Gizem Dediğin SIR…koca bir….
Öğretmek öğrenmekten geçiyordu,
Anlatabilmek önce anlayabilmekmiş,
Farkında olmak yerini bırakıyor faydalı olmaya…
Algılamak ne muhteşem bir kelime;
Sığdır içine sığdırmak istediklerini,
Lügate ekleme bile yapabilirsin,
Algılar yaratabilirsin; yetmedi mi? Düşle…
Yaşamadığını anlamak başka bir şey,
Ölümün bir muamma olmadığını,
Aslında çok özel bir tabir olduğunu,
İki uçunun tek bir manaya hizmet ettiği,
Onun da, anda biçim verildiğini; hiç değişmediğini bilmek!
Neydi öyle ise yaşam;
Şair söyle diyordu;
“Sen hiç öldün mü?”
“DİRİLMEK nedir bilir misin?”
“Bir yaşadın şeyin; bir kere daha üstünden geçmek?”
“Sağlama yapmak; hem de tıpatıp aynı şeyi!”
“Mümkün değil diyordu; öyle ise seyret!”
“Öğren ve ders çıkart; ikinciye aynı hatayı yapma!”
“Yaşamak; ikinci baskıyı; bile bile aynı düşler üstelik karbon misali!”
“Fark nedir bilir misin?”
“Hep düzelterek ilerlemek karanlıkta?”
“Ardına bakmamak nedir bilir misin?”
Sen hiç öldün mü?”
“DİRİLMEK nedir bilir misin?”
An da değişiyor her şey,
An tüm zamanları içinde barındıran,
An;
Yaratım,
Yaratıcılık,
Yaratılanlar…
Kazanım ve kayıplar,
Öğrenip ve öğrenmeye fırsatını bulamadıklarımız,
Üretip, yaşayamadıklarımız,
Biriktirip, ardından bakacaklarımız diyorlardı…
An;
Dündü, bugün ve hatta yarın;
Bir film senaryosunu daha önce yazıp oynadığın…
Şimdi neyi bulmayı bekliyorsun…
Adını “SINIRSIZ HİÇLİK” koymuştun…
Şimdi geçmiş izliyorsun…
Son sahnenin mutlu bir tebessüm olacağını bile bile! Mehmet Aydemir 16.03.2020 saat: 23:53 sevgili dost Burak Dalgül’e ….bu saatteki düşün suçlusuna…