Masa Akademi

Böylesine…

Böylesine…

Sigaranın ateşinde,

Belki de paketi aldığın an,

Yada içine çektiğinde dumanı,

Bir barda otururken elinde kadeh,

Dinlerken güzel bir melodiyi,

Bilemiyorum.

Gezerken sokaklarında Antalya’nın,

                                           Paris’in, Londra’nın ….

Yada evinde,

Nefes alışında,

Kuaförün koltuğunda önüne düşen,

Bir tutam ağarmış saçlarında,

Papatyaların, lalelerin veya güllerin,

Arasında koşarken,

Bilemiyorum.

Çılgınca yaşarken günleri,

Gözlerini kapatıp daldığında rüyalara,

Hayaller kurarken geleceğe,

Özlemini duyduğun anılarda,

Geri getirilmeyen zamanı düşünürken,

Bilemiyorum.

Hasretini duyduğum eski haliç’te gezerken,

Kuş bakısı Piyer Loti’deki kafelerde,

Mezarının başındayken sevdiklerinin,

Dua ederken yüce tanrıya,

Acılı kebabın bıraktığı tatta,

Bilemiyorum.

Koşarken dolu dizgin hedefe,

İmkansız denileni başarırken,

Severken küçük bir çocuğu,

Ağlarken bir annenin gözyaşında,

Gözü kan bürümüş katilin,

Kalbindeki küçücük saf noktasında,

Bir örtünün arkasına saklanan,

Küçücük gözlerde,

Bilemiyorum.

Gündüzü geceyi yaşarken,

Güneşi, yağmuru, karı,

Başına düşen dolunun acısında,

Soğuktan tırnağının ucu uyuştuğu an,

Ölümün yanı başında olduğunu anladığında,

Deniz dalgalarının kıyıya vurusunda,

Bilemiyorum.

Sevdaya düştüğünde,

Seviyorum derken dilinde,

Lav gibi yanan gözlere bakarken,

Eğride ve doğruda,

Sıhhatte veya hastalıkta,

Neşede yada  üzüntüde,

Bildiğim tek şey var…

Sevdin mi böylesine sevmek gerek…!               M.aydemir     14.01.97   s 04:12

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Open chat
Merhaba,

Size nasıl yardımcı olabilirim?