Anadolu’nun İki Yüzü…
Canım Anadolu ağlıyor, gözyaşları olmadan
Sahibesi karanlıkta bir fer
İçin için sessizliğin koynuna yayılır.
Yüzyılların yükümü desen, değil
Kayıplar, kurbanlar ve hatta cinayetler
Hepsi geçmiş sıraya birer yağlı irmek.
İki yüzü vardır Anadolu’nun, dışa dönük bakan
Biri batıya, diğeri doğuya
Toprak çeker; din, dil, ırk ve mezhep tanımaz
Koynuna alır özlem siz doyasıya.
Anadolu’nun iki yüzü vardır
Yarı somurtan, yarı gülen
Bazen sıra dışı evlatlar doğurur,
Bazen ise; geleceği var edecek yıllarını çalar.
Anadolu’nun mihengi boğazlar, Hatta İstanbul’dur
Anadolu ayrı bir yaşam sürer
Avrupası dersin ki başka bir medeniyet yaşar
Kim sahip olursa Anadolu’yu yönetir.
Anadolu’nun iki yüzü vardır
Kimi özlemler yaşar, atasının gölgesinde eski yüzyıla dair
Kimi geleceği yakalamak ister duygu ile düşünce arasında
Kimi felsefesini yapar, bilimin ötesinde
Kimi bilim insanı yetiştirir gönderir yurtdışına.
Anadolu’nun iki yüzü vardır, lakin
Saat geri akmaz
Zaman geri dönmez
Hiçbir şey yaşanmışı geri getirmez
Anadolu’da böyledir işte
Yüzü hep batıyadır…
Anadolu ses verir, güneş doğduğunda
Batarken koynuna alır sevap ve günahları
Ayasofya’nın görünen yüzü, bu yüzden özeldir
Yüzü dört yöne bakar
Eşitlik, adalet, hak ve hukuku simgeler
Ayasofya’nın birde görünmeyen yüzü vardır
Toprak altından bağlar; Asya ile Avrupa’yı…
Uzanır Eyüp’ten Balat’a, Samatya’dan Yenikapı’ya
Sonra geçer öteye
Karaköy’de soluklanır,
Tophaneden başlar Beyoğlu’ndan düşer yola
Taksimden döner geçer Asya’ya
İcadiye’den başlar Kadıköy ve son doruk Moda…
Anadolu daha ne inançları saklar oysa bağrında
Can ayırt etmez, var edenden her hâl
Koyun açar… Lakin küsmeye görsün kusar
Kustu mu da DEVİNİR durur… Tarihi YAZAR…
Mehmet AYDEMİR 22.01.2023 Saat: 13:31